“Âlim ile sohbet can-ı mercan incidir
Cahil ile sohbet her an bir can incitir” derler.
Gazete köşelerini işgal eden münevver (aydın) kılıklı bir sürü adamın yaptığı şey bu beytin ikinci satırındaki tariften ibarettir.
Mâlum Fox Tv’nin Yahudi sahibi Rupert Murdoch’ın Walt Disney Company grubuna bağlı Disney Plus şirketinin “Mustafa Kemal filmi” ve Ermeni lobisinin tepkisi üzerinden bir tartışma sürüyor.
İyi Partili yandaşı Yeniçağ gazetesi yazarı Aslan Bulut da bu tartışmaya katılmış. Zâten Mustafa Kemal konusu olursa katılmamaları, onun üzerinden Müslümanlara saldırmamaları mümkün olan bir şey değil.
Zîra bu Kemalistlerin ve Mustafa Kemal’i maske edinip; Türk’e, Müslüman’a, İslam’a kısmen de iktidara saldıranların vazgeçilmez şifa bulmaz hastalığı.
Bulut efendi “Atatürk filmi üzerine...” başlıklı yazısında kendinden geçmiş uçmuş da uçmuş.
Filmle ilgili yazdıkları umurumuzda değil de bu vesileyle yazdığı palavra ve ahkâma birkaç söz söylemek gerek.
Gelin önce Bulut’un zırvalarını okuyalım:
“Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ve Marmara’yı tamamen Türk egemenliğine alan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni imzalaması için Sovyetler Birliği’ne yapılan bir jestti. Kaldı ki Ayasofya ibadete kapalı da değildi...
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in laneti de aslında İstanbul’u parsel parsel yabancılara satacak olanlara idi...
Ali Erbaş ise o Cuma hutbesinde, "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar" demişti.
Halbuki İslam inancında “vakıf malına dokunulmaz” diye bir kural yoktur. Vakıflar, mülkiyetin devlete ait olduğu dönemlerde, yönettiği mülkün, kendi mirasçılarına kalmasını isteyenlerin geliştirdiği bir formüldür. İslam icadı da değildir!
Atatürk’e düşmanlık ancak, Türkiye topraklarında gözü olanların veya Türk egemenliğine son vermek isteyenlerin işidir.
Bir Müslüman Atatürk’e karşı olamaz. Çünkü Atatürk bütün Müslümanların şerefini kurtarmıştır!
İslâm dünyasını ayağa kaldıran güç, Atatürk modelidir! Buna rağmen, Türkiye’de ve Mısır’da siyasal İslâm, devletle mücadele etmiştir. O hâlde Türkiye’deki hareket noktaları, gerçekte İslâm’ı yüceltmek değil İslâm’ı yücelten Türk devletini yıkmaktır. Bu da emperyalist ülkelerin Haçlı ittifakı olarak kullandığı piyonlar olduklarını gösterir.
Bu bakımdan, iktidarın Atatürk’e sahip çıkması, olumlu bir gelişmedir...”
Deve misali bunca palavra aynı anda nasıl sıkılır?
Mustafa Kemal’i kendine zırh veya sığınak yapan biri ve/veya cahil bir Kemalist iseniz elbette sıkarsınız. Sizi kim tutar?
Çünkü oradaki asıl mesele Mustafa Kemal değil; İslam, Osmanlı, Müslümanlar ve Müslüman gerçek Türklere saldırarak baskı altında tutmaktır.
Moiz Kohen (Tekin Alp) ve Ziya Gökalp örneklerinde olduğu gibi birilerinin Türkçü gözükmesi onun Türk olduğunu göstermez ve bu türlerden ülkemizde ne yazık ki çok fazla var.
Bunca bilgi ve belge varken “Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi Sovyetler Birliği’ne yapılan bir jestti. Kaldı ki Ayasofya ibadete kapalı da değildi...” demek herkesi aptal yerine koymaktır. Ancak kimse aptal değildir bu bir. Bu ‘vara yok deme’ psikiyatrik vakasından başka bir şey de değildir.
“İslam inancında “vakıf malına dokunulmaz” diye bir kural yoktur. Vakıflar, mülkiyetin devlete ait olduğu dönemlerde, yönettiği mülkün, kendi mirasçılarına kalmasını isteyenlerin geliştirdiği bir formüldür. İslam icadı da değildir!” demek, ‘ben cahilim hem de zır cahil’ diye bağırmaktan başka bir şey değildir, bu da iki.
Vakfın temelini, Allah-ü Teâlâ hazretlerinin Allah yolunda harcama, fakir, muhtaç ve kimsesizlere infak emri oluşturur.
Ulema, Tevbe 18-19 ile Cin 18. Ayet-i kerimelerini, vakıf müessesesini doğuran emirler olarak görür.
İlk vakıf eserini Rasülullah (s.a.v.)’ın kendine ganimet olarak kalan arazileri Müslümanlar için tahsis etmesi oluşturur.
Hz. Osman (r.a.) Medine’deki Rûme Kuyusu’nu satın alıp bütün Müslümanların yararına tahsis etmesi de ilk vakıf örneklerindendir.
Câbir b. Abdullah (r.a.)’ın “Ben, Muhacir ve Ensar’dan mal sahibi olup da vakıf yapmamış bir kimse bilmiyorum” buyurması, bu cahil arkadaşa yeter mi bilinmez ama aklı selim kimseler için yeter.
Rasülullah (s.a.v.)’ın Sadaka-i câriye tavsiyesi de vakfın temel unsurlarından biridir.
Ebû Yusuf ve İmam Muhammed, vakfı “Bir malı, menfaati ammeye âit olmak üzere herkesin faydalanması için Allah’ın mülkü hükmüne koyarak üstündeki mülkiyet (temlik ve temellük) hakkını kaldırma” diyerek tarif ederler.
Yani Bulut’un dediği gibi mülkün mirasçılara kalması için uydurulmuş bir şey değildir, bu da üç
Aslan Bulut, vakıf müessesesi hakkında cehaletini gidermek isterse bu hususta yazılmış pek çok esere bakabilir ama özeti için de islamansiklopedisi.org.tr/vakif adresine bakması yeterli.
“İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in laneti de aslında İstanbul’u parsel parsel yabancılara satacak olanlara idi...” diyor. Peki, İstanbul’u parsel parsel kime satılmış? Bu da iktidar düşmanlarının zırvalarından başka bir şey değil.
“Atatürk’e düşmanlık ancak, Türkiye topraklarında gözü olanların veya Türk egemenliğine son vermek isteyenlerin işidir. Bir Müslüman Atatürk’e karşı olamaz. Çünkü Atatürk bütün Müslümanların şerefini kurtarmıştır” şeklindeki ifadesi ‘zırva tevil götürmez’ cümlesi ile izah edilir.
Bulutgiller familyasının din anlayışı ile İslam’ın pek bir irtibatı yok. Biz şerefimizi Mustafa Kemal veya bir başkasına değil, yalnızca Allah’a borçluyuz.
Bir Müslüman’ın kime karşı olup olmayacağının kararını Kur’an ve Sünnet belirler.
Biz, dinimizi yasak eden, Kur’an-ı Kerim bulundurmayı suç sayan, kılık-kıyafetimizden saçımıza sakalımıza kadar müdahale eden, alfabemizi değiştiren, hilafetimizi ilga eden, çocukları içkiye alıştıran, ecdadıma sövüp sayan, mektebimi-medresemi kapatan, İslam’ı düşman ilan eden, “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz. (Alkışlar)” diyen bir kişiyi, samimi bir Müslüman sever mi?
Bu o kişinin İslam’dan ne anladığı veya neyi ıskaladığı ile doğrudan ilişkili bir durumdur. Bulutgillerin familyasının esir edilmiş zihinleri ise bunu idrakten mahrumdur.
Bu topraklar Müslüman Türk’ündür. Başkasına yem etmeyiz. Türkiye devleti de Kemalistlerin değil, Balkan ve Çanakkale’de gâzi olmuş, Kurtuluş Savaşın ise şehid düşmüş olan rahmetli annemin öp öz dedesi Musa dedem ile diğer şehid ve gâzilerimizin emanetidir.
Ne Sabetaycılara ne Pakradunilere ne Marksistlere ne de Kemalistlere zerre borcumuz olmadığı gibi hepsinden çok büyük alacağımız vardır.
Son olarak Bulut, “Bu bakımdan, iktidarın Atatürk’e sahip çıkması, olumlu bir gelişmedir...” diyor.
İktidardan nemalanmak isteyen, böyle davranırsa görev alacağı veya güç devşireceğini zannederek kemalistleşen, yalancı veya samimi övgüler düzenlerden de beriyiz.
İktidarın veya başkalarının kimi sevip, kimi öveceği kendi meselesidir.
Bütüne diyeceğimiz şey şudur: Siz sevdiklerinizle, biz sevdiklerimizle... Allah (c.c.) sizi de bizi de affetsin!
Vesselam!
Yorum Yap
Yorumlar
Cvlk 18.09.2023
Ayasofya bir jestti diyor. E sen zafer kazanmıştın hani yedi düvele karşı, daha taviz vermeden boğazlarını koruyamıyorsun. Kemalizm gerçekten akıl hastalığıdır.
AHMET SALİH KASAP 06.08.2023
Eline,kalemine,yüreğine sağlık..Düşüncelerime ne güzel tercüman oldunuz..sağolunuz varolunuz