Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?

Erdoğan ve Kılıçdaroğlu; şahsiyet, liderlik, marifet, tecrübe, inanç açısından asla müsavi değil. İsimlerinin yan yana yazılması bile hata olur.

Erdoğan’ın da tasvip etmediğimiz siyasi tasarrufları ola geldi. Bunlardan faaliyet alanımıza girenler için Sağlık ve Gıda Hareketi olarak müdahil olduk. Mesela bir evvelki Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, gıda konusunda konuşmaya ceza getirmeye çalışıyordu. “Bakanlığıma da mâl olsa bu kanunu çıkartacağım” demişti.

Biz, seviyeli ve etkili bir kampanya yürüttük. Bir gece yarısı mektubumuzu Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştırdık. Sabahında grup toplantısında kanun teklifinin TBMM’den çekilmesi talimatını verdiler. Ardından da Bakan gönderdi. Hakikaten büyük konuşmanın bir bedeli olarak Pakdemirli bakanlıktan oldu.

Ak Parti’nin 21 yıllık iktidarında muazzam işler yapıldı. Bunun yanı sıra yukarıdaki örnekte olduğu gibi inanılması güç yanlışlara da imza atıldı. Biz her daim yanlışlarına itiraz ettik, doğrularını ise destekledik. Zîra iman ve ahlâkımız bunu gerektirmekteydi.

Korona meselesindeki yanlışlar, tohum, gıda gibi hususlardaki devam eden hatalar bunlardan bir kaçı. Bunun için de defaten yazılar yazdık, kitaplar kaleme aldık, yüzlerce televizyon programlarına katıldık, şehir şehir ülke ülke konferanslara iştirak ettik.

Bugün karşı karşıya olduğumuz şartlarda Türkiye, Batı emperyalizminin iç ve dış yapılarınca bir işgalle yüz yüze. 14 Mayıs seçimi adeta bir 15 Temmuz hezimetinin rövanşına çevrilmiş durumda.
CHP şemsiyesi altında buluşan işgal siyasetçileri, açıktan ve utanmadan üstelik TRT ekranındaki seçim konuşmasında diyor ki:

“- Kılıçdaroğlu’nu seçeceğiz.
- Dini, siyasetten uzaklaştıracağız.
- Eğitimi, cemaat ve tarikatlardan temizleyeceğiz.
- İstanbul Sözleşmesi’ne geri döneceğiz.
- LGBT olmayı hakaret sayan ataerkiyi başlarına yıkacağız.”

Şimdi bunu söyleyen birine bir Müslüman olarak rey vermemiz mümkün mü?

Şâyet “mümkün” diyen biri varsa (ki var) biz onların her şeyinden beriyiz.

Cumhuriyet tarihinin sadece ilk 44 yılına şahitlik etmedim, yalnız bu ilk 44 yılı ise çok iyi biliyoruz. Zîra bu hususta çok fazla gerçek kaynağı ve belgeyi okumak nasip oldu. Sonrasının ise bizatihi şahidiyiz.

İnancım o dur ki, CHP’ye rey vermek Türkiye’ye düşman olmaktır.

CHP meşhur tabiriyle ne yerlidir ne de millî. Yerlilik Türklüktür ve CHP, Türkün düşmanıdır.

CHP millî değildir, zîra varlık nedeni millî damarımız olan İslam ile savaşmaktır.

İslam ve Türklükle derdi olan ve hatta düşmanlık eden birine rey vermek akıl sağlığı ve imanı yerinde birinin yapabileceği bir şey değil.

Diğer taraftan AK Parti’nin hataları ise bizden kaynaklanıyor. Biz, AK Parti’nin icrâî hatalarını eleştirdiğimizde yanımızda kimse durmadı. Aksine AK Parti’nin bu hatalarını bütün siyasi partiler destekledi ve yanlış bütün işlerle ilgili kanunlar hep oy birliği ile çıktı.

İslâmî yapılar da muhalefet de hiçbir şeyi umursamadı.

AK Parti’nin yanlış yaptığını düşündüğümüz şeyleri diğerleri düzeltecek mi? Aksine çok daha kötüsünü yapacaklar. Söz ve filleri bunun ispatıdır.

Öte yandan AK Parti iktidarında ülke menfaatine sayısız iş yapıldı. Her zaman savunma sanayii öne çıkarılmakta ise de asıl başarı, Türkiye’nin dünya siyaset arenasında artık asla es geçilemeyecek ve her geçen gün büyüyen bir aktöre dönüştürülmesidir. Maazallah muhalefet iktidara gelecek olursa Türkiye’nin yeniden emperyalizmin kuklası olacağı şüphe götürmez bir gerçek.

Eğer AK Parti’ye kırılıp küsecek biri varsa onların başında yer almamız gerekir. Sayısız haksızlığa mâruz kaldık. Bir gazeteci, bir yazar ve fikir adamı ve de bir sivil toplumcu olarak hiçbir zaman muhatap alınmadık, görüşümüze müracaat edilmedi. Görmezden gelindik. Bazı eski bakanlar onlarca kez hakkımızda suç duyurusunda bulundu. Mahkeme kapılarında süründürülerek susturulmaya çalışıldık.
Ama bütün buna rağmen küsmedik, çünkü küsmek ülkeye zarar verirdi. Hata eden beşerdi.

AK Parti’nin yerine alternatif olarak sunulan ise bir Ermeni kadının oğlu. Dini ve inancı ne olduğu meçhul biri.

Müttefikleri PKK, FETÖ, DHKP-C, bazı selefi akımlar, Şii İran rejimi ve Türkiye uzantıları, masonlar, sabetaycılar, pakraduniler ve daha bilmem ne belalar.

Şimdi biz, AK Parti’nin telafisi mümkün olan hatalarına karşı bunları mı tercih edeceğiz?

Bundan utanır ve Allah’a sığınırız.

Bir milyar reyim olsa birini bile Kılıçdaroğlu ve çevresindekilere vermem. Vermeyi akıldan geçirmekten bile ar ederim.

AK Parti’nin en büyük hatası ise fazla hürriyetçi ve demokrat olması. Devlet ve millete bu denli saldırılmış hiçbir ülke yok ki, orada bunların dersi verilmemiş olsun.

Yapılan rezaletin adı hürriyet değil. Devletin kendi suyuna kezzap döktürmesi ve devletin sessizliğidir. Demokrasi denilen illet de tam bunun için var. Aynını sıkıysa dünyaya demokrasi dersi veren ülkelerde yapın da görelim. Asla izin vermezler. Anasından doğduğuna pişman ederler adamı.

Demirtaş adlı terörist, hapishaneden seçim mitingine bağlanıp konuşma yapıyor.

Devletin sabrı varmış. Bu sabır değil, düpedüz hata. Devletin sabrı, Yasin Börü’nün ölümüne mânî olabildi mi?

O yüzden yılanı başı küçükken ezeceksin.

Erdoğan’a “otoriter” ve “diktatör” diyorlar. Keşke öyle olsaydı, ülke bugünkü halinin 10 katı daha gelişmiş olurdu. Bu kez reyimi, otoriter olması için de vereceğim.

Biiznillah 15 Mayıs’a Erdoğan’ın zaferi, dolayısıyla Türkiye’nin zaferiyle uyanacağız.

O andan sonra Erdoğan’ın hayırlı her adımında destek olmayı sürdüreceğiz.

Yanlış yaptıklarında ise Allah için hatadan dönmeleri hususunda yine haykıracağız!

Bunu yapmazsak Allah’a hesabını veremeyiz.

O hâlde bütün reyler Erdoğan’a!

Vesselam!