Gerçek Hayat Dergisinin 1 Ağustos 2021, 1070. sayı editör yazısı
Günümüz dünyası yalan salgınının istilası altında. Yalan ile yılan arasındaki ortak nokta zehirleridir ancak yılan bir kişiyi yalan ise bir toplumu zehirler. Yılan ısırdığında, yalan ise söylendiğinde / yayıldığında zehre dönüşür. Basit bir yalan bile önü alınamaz afetlere yol açabilir.
Yılanlar genellikle şehirlere/evlere girmezler. Yalanlar ise özellikle medya ve sosyal medya aracılığıyla her yere ulaşır. Siyaseti, ekonomiyi, sosyal hayatı ve dînî inançları tahribe yönelik öylesine çok yalan söyleniyor ki, bunlarla mücadele etmek bir ülkenin tek başına başarabileceği bir durum olmaktan çıkalı çok oldu. Ama yine de imkânsız değil.
Mâlum ilk yalanı insana karşı şeytan söylemişti. İnsan ise iblisten öğrendiği bu şeytânî fiili bir endüstriye dönüştürdü. Artık yalanın etki ve neticeleri bilinerek profesyonelce üretiliyor. Yani yalan endüstrisi ülkelerin, toplumların ve insanlığın huzurunu hedef alır. Bu amaçla kurulmuş ve arkalarında Yahudi vurguncu George Soros ve benzerlerinin olduğu sayısız kuruluş var.
Bunlardan biri olan Otpor - Canvas gibi yapıların amacı; güya şiddet ihtiva etmeden yönetimleri değiştirmekmiş. Otpor ‘Slobodan Milošević’i iktidardan düşürmek için Batı tarafından kurgulanmıştı. Mâlî ve siyâsî desteğin yanı sıra eğitim ve stratejik usûl desteği de sağlandı. Bu örgüt ve uzantıları Gürcistan, Ukrayna, Macaristan, Mısır, Ermenistan, Pakistan ve Türkiye gibi ülkelerde karşımıza çıkmaya devam ediyor.
Hedef aldıkları ülkelerdeki; enerjisini başka yerlerde atamamış, yozlaşmış veya dejenereye müsait gençleri, gazetecileri, siyasetçileri, akademik ve örgütlü muhalif yapıları harekete geçirip, kargaşa çıkararak yönetimleri devirmeye çalışırlar. Maskeleri ise demokrasi ve insan haklarıdır.
Tek silahları yalan. Yalanı öylesine fütursuzca söylerler ki buna inanmaya müsait kitle ile yalan olduğunu bilen muhalif ve soytarı tipler, o yalanla; Gezi kalkışması, 17/25, Boğaziçi, 128 milyar meselesinde olduğu gibi coşarlar.
Aslında yapılan şey, basit suç değil, organize kötülük. Silah kullanmıyormuş gibi davranılsa da kurşundan daha tesirli olan yalan silahını kullanıyorlar.
Türkiye’deki Odatv, Birgün, Cumhuriyet, Halktv, T24, Sözcü, Yoltv diye uzayıp giden medya ayakları, birinin söylediği veya birine söylettirilen yalan habere ısrarlı bir şekilde destek verirler. Bu konu bunların ihtisas alanı ve son derece şerbetliler. Asla yüzleri kızarmaz ve geçimlerini bu yalanlardan sağlarlar.
Bunlar ahlâkî ve insânî her hasletlerini yitirmiş, kalpleri kör, vicdanları sağır, iliklerine kadar kin ve öfke dolu bir yaratığa dönüşmüşler. Gerçeğe, İslam’a ve Türkiye’ye düşmanlar. Çoğu, Türk ve Müslüman değil. Devşirme, Türk kılığına bürünmüş kripto veya ruhlarını satmış köleler.
Toplumu ifsad edici, kendileri gibi olmayan her siyasi iktidarı hedef alan, yalanları ile ülke insanını esir almaya çalışan, toplumu birbirine karşı bileyen, bir nevi kitle imha silahı vazifesi gören sosyal medya şirketleri, haber siteleri, televizyonlar, radyolar, gazeteler/gazeteciler ve siyasetçilere karşı ülkemizde uygulanan bir müeyyide yok. Bu hususta var olan kanunlar bile işletilemiyor.
Ülkenin ana muhalefet partisinin hâlini düşünün ki lideri, sürekli yüzbinlerce liralık tazminat ödediği ve yenilerini de ödeyeceğini bildiği hâlde yalan söylemekten hiç çekinmiyor, yüzü kızarmıyor ve hatta marifetmiş gibi yaptığı ile övünüyor.
Özetle, yalanla Türkiye’ye, millete ve insanlığa karşı bir savaş yürütülüyor. Bu suçu bilerek ve isteyerek işliyorlar. Yaptıklarından da asla pişmanlık duymuyorlar.
İyi ve güzel olanı sansürleyen -yalanı eleştiren İletişim Başkanını dahi- sosyal medyanın çoğu, yalan terörü ve yalan endüstrisinin sığınağı/limanı durumunda. Yalancıların çoğu, hedef ülkelerin/toplumların enerjisini, barışını yok etmek üzere beslenen veya onlara yataklık eden, kendince muhalefet ettiğini sanan ve sürü psikolojiyle hareket eden bir güruh. Bunların hepsi sadece maddî karşılık ve muhalefet etme duygusuyla hareket etmiyor. Aynı zamanda tıbbî rahatsızlıkları da var. Ne yazık ki, kovid plandemisine harcanan enerjinin çok azı bile bunları tedavi için harcanmıyor.
Ehli bilir ki dünyada ‘satılmış veya satılık gazeteciler / gazeteler’ denilen bir mefhum var. İşte bu tipler gerçekle olan ilişkilerini kaybetmiş, insânî olanı gayriahlâkî ve gayriinsânî olanla değiştirmiş kimseler… Saygın görünümlü işbirlikçiler… Onlar kötü ve kötülüğün propagandistleri… CIA, MOSSAD, MI6, BND, KGB/SVR, NATO, AB ve silah sanayiinin taşeronları… Yalan endüstrisinin lobicileri…
Amaçları, iyi olan her şeyi ateşe atmak. Yalanlarını bu maksatla taammüden söyleyip yayıyor ve yaydırıyorlar.
Aslında gerçek şu ki, ‘bağımsız haber’ diye bir şeyin kendisi başlı başına büyük bir yalan. Dünyanın bütün haberleri bazı ellerin sinsice müdahalesi ile servis edilir. Bunu fark edecek evsafta gazeteciniz yoksa yalancılar tayfasına karşı bile olsanız istemeden âlet olur veya edilirsiniz. Satın alınamayacak olanları aldatamazlar, aldatamadıkları için de satın almazlar. Aldanmayanlar bir yerin mutlak sâdığı olmadığı için de hiçbir devirde beşeri mânâda îtibar ve iltifat görmezler.
Bu sayımızda yalan endüstrisine karşı herkesi dikkatli olmaya çağırıyoruz. O yalan ki, eninde sonunda söyleyeni de çeker kendi ateşine. Yalancılara ‘lanet’ etmenin de bir faydası yok. Devletçe ve milletçe yalana karşı en iyi mücadele; hayırlı bir nesil yetiştirmek. Bunun için helâl ve harama riayet ilk şart. Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmadığı gibi yalanın da büyüğü küçüğü olmaz. Yalan yalandır. Diğeri matematik değeridir o kadar.
Vesselam!