28 Ağustos 2025 Perşembe

Sosyal Medya

Son Eklenenler

Gazze çağın Mu’tasım’ını bekliyor!

02 Ağustos 2025 12:32
El-Kelkeşendi’nin “Measiru’l-İnaka Fi-Mealimi’l-Hilafe” adlı eserinde aktarıldığına göre, Rumların elinde esir düşmüş bir Müslüman kadının “Ya Mu’tasım neredesin?” diye haykırır. Kadının çığlığı üzerine Rum Vali “Tabi, Mu’tasım beyaz atlı ordularıyla şimdi gelir ve seni kurtarır” diyerek dalga geçer.

Bu haber Hilafet sarayına ulaşır ulaşmaz Abbasi Halifesi Mu’tasım Billah tam da Rum valisinin alaycı dille ifade ettiği gibi beyaz atlı 4.000 kişilik süvari birliğinin öncülük ettiği devasa bir ordu hazırlar. 

Rum valisine bir mektup gönderen Abbasi Halifesi bu mektubunda aynen şöyle der: “Mü’minlerin Emiri Mu’tasım Billah’dan Rumların köpeğine! Esir aldığın bacımı derhal serbest bırakmazsan sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki, bir ucu Bağdat’ta öteki ucu da Amuriye’de (Afyon Emirdağ’da) olacak.”

Halife dediğini yapar. O şehri zaptederek Müslüman kadını kurtarır ve ona “Ey mümine hanım! Emin ol ki, çağrını işitir işitmez bir an bile beklemeden hemen yola koyuldum” der ve geçen zamanda gördüğü zulümden dolayı helallik talebinde bulunur.

Zira Halife’nin bildiği ve hiddetlenmesine sebep olan şey “ulu’l-umr” denilen amirler, emirler, yöneticiler, sultanlar, devlet erkânının korkak ve umursamaz davrandıkları ve vazifelerini yerine getirmedikleri zaman Allah’ın cezasına müstahak olacaklarıydı.

Çünkü Rasülullah (a.s.v.) şöyle buyurur: “Allah, bir kula bir halkın başına geçmeyi nasip eder de, sorumluluğundaki bu halkı aldatmış olarak ölürse, ona cenneti haram kılar” (Buhârî, Ahkâm 8; Müslim, Îman 227, İmâre 21) buyurmuştu ve halifede de bunu biliyordu.

Bir Müslüman yöneticinin tüm teb’asının can, namus, şeref, akıl, din, nesil ve malını muhafaza etmek gibi ağır bir mükellefiyeti var. Şayet halifeyseniz bütün ümmetten siz sorumlusunuz. Şayet lider ülkeyseniz de aynı mes’uliyet sizi bekler. Aksi bir bahanenin Allah katında bir karşılığı yok. Konjektürün, şartların ve başka bahanelerin Allah-ü Teâlâ nezdinde bir kıymeti yok.

Farklı kaynaklara göre esir Müslüman kadının haykırışının haberi ulaşınca halife kendisine “O kadını esaretten kurtarmadan, o zalim Rum valisini öldürmeden bana yeme içme yok” der ve sözünde de durur.

Bugün Doğu Türkistan, Arakan, Sudan, Batı Şeria ve Gazze’de akıl almaz trajediler yaşanıyor. Özellikle de Gazze’de. Çeyrek asrı aşkın bir abluka. 2 yılı aşkın soykırım ve 4-5 aydır bebeklere bile hiçbir şeyin verilemediği açlık, susuzluk feryatları ve sokak ortasında ölümler…

Buna rağmen asrın 2,5 milyar Müslüman’ı tıka basa yemeye, yediklerini medya organlarında paylaşmaya devam ediyorlar. Dillerinde ise sahte bir Gazze edebiyatı.

Oysa anamızdan, babamızdan, canımızdan daha çok sevmek zorunda olduğumuz Rasülullah (a.s.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir!” (Hâkim, Müstedrek, 7307) Ve ayrıca Allah- Teâlâ şöyle buyurdu: “O gün (kıyamet günü), bütün nimetlerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz!” (Tekâsür 8)

Bugün Gazze’deki hâli bilmeyen yok, görmeyen yok, işitmeyen yok. Hadi gâvur memleketleri idare edenlerin umurlarında değil, hadi tüm dünyada Müslümanları yönetenler korkak, basiretsiz ve hatta kukla… Peki, 2.5 milyar Müslüman’a ne oluyor?

Bunca Müslüman neden harekete geçmiyor?

Ben ne yapabilirim ki?

Mısırlı adam, ‘Musa (a.s.)’ı boğmayan suya diyor ki, bu yiyecekleri sana emanet ediyorum, Gazze kıyısına ulaştır.’ Suyun sahibi dilerse o ihlasın bir neticesi olarak onu Gazze’ye eriştirir.

Biz Müslümanların kaçı, devletlerini idare edenleri telgraf, kargo veya posta ile mektup yağmuruna tuttu?

Kaçımız çekinmeden liderleri, emirleri, sultanları, cumhurbaşkanlarını ikaz etti?

Kaçımız bir yol / çâre bulmak için kafa patlattı?

Çok azımız veya hiç birimiz?

Üç beş kuruş sadaka vererek kurtulacağını sanan Müslümanlar, korku ve bagajlarının esiri olan idareciler ölüm var, hesap var, ateş var, ebedi azap var!

Üç gün daha fazla yaşamak, üç gün daha fazla koltukta kalmak ölümden, hesaptan, ateşten ve azaptan kurtarmaz!

Siyaseten, iktisaden, askerî ve insânî olarak Gazze'ye
havadan,
karadan,
denizden,
gönülden,
açık ve
gizli YARDIM ETMEYEN BİZDEN DEĞİLDİR!

Not: Bu yazı gerçek Hayat Dergisinin Ağustos 2025 tarih ve 1118. sayısında neşredilmiştir.
 
 
Yorum Yap
Diğer İçerikler