Gerçek Hayat Dergisinin 1 Aralık 2022, 1086. sayı editör yazısı
Başı örtülü Suriyeli bir Arap kızına 12 Kasım’da İstiklâl caddesinde masum insanları katlettiren elin bir taşla ne kadar çok hedefi vurmak istediği ortada.
Bu durumda bombalı terör saldırısını yaptıranın kim olduğu ve neyi amaçladığını bilmeyen var mı? Gelin, olup biteni bir de gerçek fâillerden dinleyelim.
Meşhur ‘Baba’ filminde Michael, babasına kâtilinin, kim olduğunu nasıl anlayacaklarını sorduğunda Baba şöyle cevap verir: “Cenazeye ilk ve en görkemli çelengi gönderen, ilk başsağlığı dileyen ve cenazeden sonra anlaşmaya ilk kim geliyorsa kâtil odur.”
İstiklâl saldırına cevap olarak ‘Pençe-Kılıç Hava Harekâtı’nı başlatılmasına ilk tepki Amerika ve Rusya’dan geldi ve Türkiye’ye itidal çağrısı yaptılar.
“Türkiye'nin Kuzey Suriye'deki hava saldırıları, Amerikalı personelin güvenliğini tehdit ediyor” diyen Pentagon sözcüsü, PKK ve alt unsurlarını DAEŞ ile mücadele için desteklediklerini itiraf etti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova ise Türkiye'nin Suriye'de "kara operasyonu" düzenlemesi ihtimalinden dolayı endişe içinde olduklarını söyledi. TSK, Rus birliklerini ve rejim güçlerini vurmayacağına göre, Rusya’yı endişeye sevk eden şey, PKK/YPG’den başka ne olabilir?
Terör örgütleri bunların elemanı, taşeronu değilse onları rahatsızlığa iten şey nedir? Bu aynı zamanda terör örgütü sahipliğinin kabulü değil midir?
Batı medyası haberlerinde PKK için terör örgütü demek şöyle dursun, PKK’nın adını bile geçirmedi. Aksine hep bir ağızdan ‘Kürt milisler’ ifadesini kullandı.
Bütün bunlar bize, üzerinde durulması gereken temel meselenin PKK/YPG/PYD veya DAEŞ terör örgütleri olmadığını gösterir. Ve Türkiye’nin artık tüm unsurlarıyla ‘Batı Terör Örgütü’ mefhumunu ciddi biçimde gündemde tutmaya ve tartışmaya ihtiyacı var.
Ne demek istiyoruz?
Dünyanın neresinde olursa olsun bir terör örgütü sözkonusu ise onun ardında kesinlikle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Belçika (NATO) gibi ülke ve yapıların olduğu gerçeğini asla akıldan çıkarmamak gerektiğini… Bunların tümü veya birinin desteği olmaksızın herhangi bir terör örgütünün asla hayatta kalamayacağını…
Bir NATO gladyosu gerçeğini…
FETÖ, PKK ve diğerlerinin hâlâ mezkûr ülkeler ve diğerlerince korunduğunu…
Mesela Rusya gibi herhangi bir ülke ile iyi ilişkiler içinde bulunmanız, onun sizin ülkeniz ve geleceğiniz hususundaki emellerinden vazgeçtiği veya tehir ettiği mânâsına gelmez. Çünkü Batı’nın ahlâkı yok. Onları ahlâken sınırlayacak bir dinleri de söz konusu değil. Hepsinin ortak paydası, kendinden başkasını düşman olarak görüp, savaş veya terör ile terbiye yâhut yok etmek.
Bugün Somali yönetimi BTÖ’ne “size boyun eğiyoruz, her emrinizi yerine getireceğiz” dese, eş-Şebab adlı terör örgütü bir gün bile ayakta kalamaz. Türkiye geçmişte olduğu gibi dese ki “her emriniz başımız üstüne” FETÖ, PKK, MKP, DHKP/C, TKP/ML, MLKP gibi terör örgütlerinin hâli ne olur?
Hem resmî terör uygulayıcısı hem de her yapıdan bütün terör gruplarını kurduran, eğiten, finanse eden ve kullanan bizatihi Batı’nın kendisi değil mi? PKK’nın bize karşı kullandığı tüm silahları bilâbedel veren onlar değil mi? Terörü bir terbiye aracı olarak kullanan terörist değilse nedir?
Şöyle örnekleyelim: Bir işadamı veya şirket, bir kişiye falanı öldürsen şu kadar para vereceğim, en güçlü avukatlarla savunmanı yaptıracağım, ceza alırsan bir yolunu bulup çıkartacağım, hapiste seni besleyeceğim, aileni koruyacağım gibi vaatlerle cinayet işletse bu azmettirici mâsum mu olur? Ona ‘kâtil sen değilsin tetiği çekendir mi’ diyeceğiz. Emrindeki kâtili lanetlemesi onu masumlaştırmaz.
İşte Batı’nın yaptığı bu basit misalden farklı bir şey değil. Bunu bilmeyenimiz var mı? Yok! Peki, bunca şeyi neden yazdık?
Çünkü ‘PKK’ya lanet olsun, FETÖ’ye lanet olsun’ demekle yetinip, Batı’nın gerçek fâil olduğunu yeterince yazıp çizmiyoruz, dillendirmiyoruz da ondan. Ayrıca terör örgütlerinin tek işinin hedef ülkeyi rahatsız etmek olmadığını da biliyoruz. Uyuşturucu, kara para, organ, çocuk, kadın kaçakçılığının hâsılı ne kadar pis iş varsa onlarda da maşa olarak kullanıldıklarını da…
Bilvesileyle belirtelim ki, teröre kurban edilen bu kadar asker, polis ve sivil şehidimizin kanı ve ruhu, birkaç asırdır narkozlu olarak ameliyat masasında can çekiştirilen ama bir türlü öldüremedikleri bu asil milletin yeniden dirilmesine vesile olmaktadır.
Onlarca yıldır Batı Terör Örgütü’nün içte ve dıştaki saldırılarına karşı yine Batı’nın silah ve mühimmatlarıyla karşı koymakta idik. Ayrıca CHP kanalında Amiral eskisi Türker Ertürk gibi PKK’yı aklamaya çalışan tiplerin geçmişte TSK’nın etkili makamlarında olduklarını… Bunların bir kısmının mason, bir kısmının sabetaycı, bir kısmının pakraduni ve çoğunun aynı zamanda ‘NATO’nun adamı’ olduklarını… Ve bu şartlardaki terör mücadelesini bir hayal edin.
O günler tümüyle sona ermese ve ordu tümden temizlenmese bile artık bambaşka bir TSK yönetimi var. Savunma araçlarımız ve mühimmatlarını da kendimizin üretir olduğunu ve bir iş yaparken kimsenin icazetine ihtiyaç duymadığımızı düşündüğümüzde Batı’nın çaresizliği de ortada. Öte yandan düşmanımız yaptıkları ile istemeden de olsa kendimize gelmemize ‘yardım’ etmektedir. Bunu kendimizden değil de Cenâb-ı Hakk’ın bu millete bir ikramı olduğunun idrakinde olursak, ne bombaları ne de manşetleri ile bizi diz çöktüremezler.
Bu sayımızda bahusus terör örgütünün sahiplerini, kullanıldıkları kirli işlerin bir bölümünü sayfalarımızda ele aldık. Şunu da zikretmeden geçmemeliyiz ki, içeride PKK’ya sessiz kalan veya alenen destek verenlerin çoğunluğu ne Kürt ne de Türk’tür. Müslüman zâten değiller. Bunlar devşirme ve dönmelerdir. Türk gibi, Kürt gibi görünmeleri sadece bir maske. Üstelik bunlar aldatılmış falan da değiller ve her şeyi bile isteye yapıyorlar. Birinin anasının adı Yemuş Hanım, öbürünün atası Şimon Zwi, berikinin ki bilmem ne…
Bir yandan terör, bir yandan uyuşturucu iftirası ve trafiği, diğer yanda İran’ın sokaklarının kan gölüne dönmesi, İsrail, ABD ve Almanya başta olmak üzere Batı’nın İran’a askeri yardımları, milletlerarası çip savaşları, küçük ama büyük bir iş beceren Katar’ın ev sahipliğinde yapılan Dünya Kupası’nda LGBT sapkınlığına karşı kararlı duruş, açılışta ve tüm şehirde İslam’ı tebliğ edici faaliyetleri gibi pek çok hususu yine sayfalarımızda görmektesiniz.
Hayır ve bereketle geçmesini niyaz ettiğimiz 2023 Ocak sayısında buluşmak niyazı ile…
Vesselam!