Ruhu pörsümüş, bedeni enkaza dönüşmüş Fâtih bize züldür!
Bu yazı Gerçek Hayat'ın 1 Nisan 2023 tarihli 1090. sayısında neşredilmiştir.
15 Nisan 2023 17:40
Osmanlı, Doğu Roma’yı kuşatıp Suriçi’ne hapsetmişti. 29 Mayıs 1453’e gelindiğinde Suriçi de artık Osmanlı’nındı. Fetih sonrasında günümüzün Fâtih’i, Osmanlı’nın Pâyitahtı, Dersaâdet’i olmuştu.
Bugün bu surun çevresinde pek çok Sahabi (r.a.) Efendilerimizin, 29 Osmanlı sultanının ve pek çok büyük velinin türbesi, Fâtih, Sultan Selim, Süleymaniye, Bayezid, Sultanahmet, Laleli, Cerrahpaşa, Nuruosmaniye, Mihrimah Sultan, Şehzade, Yeni cami, Hırka-i Şerif, Sümbül Efendi, Rüstem Paşa gibi Osmanlı şaheseri camiler, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Darülfünun, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Yangın kulesi, Bozdoğan Kemeri, surun kendisi ve daha niceleri, İstanbul’un eşsiz yapı ve mekanları Fâtih’tedir.
Gerçek İstanbul Suriçi’dir yani bugünkü Fâtih ilçesi...
Bu ilçedekinin târihî eserlerin bir benzeri dünyanın hiçbir yerinde yok. Dünyada başka bir Fâtih ve Fâtih gibisi de yok.
Senelerdir Fâtih Camii Şerifinin civarında ikamet ederiz. Bu şehirde uyandığımız her sabah sanki Fâtih’ten yeni bir şeyi daha alıp götürüyor. Altı üstünden zengin olan Fâtih’in mâneviyatı her geçen gün biraz daha yok oluyor.
Her sokağa çıkışımda ve ne zaman bir Osmanlı eseri görsem bu şehrin inim inim ağladığını hissederim. Hele ki Ayasofya ve Sultanahmet çevresini kuşatan meyhaneler, Aksaray, Laleli ve Kumkapı bölgelerinin sürüklendiği bataklık, Fâtih Camii çevresindeki yüzden fazla oto tamirhanesi ile yukarıdan bakınca şehrin içine düşürüldüğü kâbus görüntüler, Fâtih’in soluk borusuna çökmüş eşkıyayı andırıyor.
Devri cumhuriyette pek çok târihî eser yok edilmiş, yerine üst üste yığılmış, mahremiyeti olmayan beton hapishaneler sıra sıra dizilmiş ve bugün neredeyse hepsi çürümüş binalar.
Pencere demirlerinde iç çamaşırların bile kurutulmak zorunda kalındığı evcikler, diğer utanç hâlleri ve sokaklarından yürümekte korktuğunuz, korkmasanız da utandığınız Dersaâdet manzaraları…
İstanbul sevdalısı kimselerle konuştuğunuzda Fâtih’in kurtarılması gerektiği hususunda herkes sadece hemfikir değil, aynı zamanda ümitsiz.
Sürekli yükselen çok katlı ruhsuz beton binalar...
Sahipsiz eski evler…
Süleymaniye çevresinin, özellikle akşamları yaklaşmaktan korktuğunuz yürek burkan ahvali…
Meyhaneleri andıran sur dipleri…
Araçlarca işgal edilmiş bir otomobil fabrikasını andıran sokak, caddeler ve trafik keşmekeşi…
Meskenler ve binaların arasına sıkışmış, altında kalmış târihî yapı ve türbeler…
Kuruluş ve darbeler döneminde el konulmuş, işgal edilmiş mekân ve yapılar...
Daracık sokaklar, ardı ardına çalan korna sesleri, çarşamba pazarının işgal ettiği caddeler ve hatta mahalleler…
Her gün Fâtih’i terk eden halk ve yabancıların sahiplendiği sahipsiz Fâtih…
Burası Peygamberimizin ümmetine hedef olarak gösterdiği muazzez şehir. Burası Sahabi Efendilerimizin uğruna can verdiği belde. Burası Pâyitaht, burası Dersaâdet, burası Sultan Fâtih’in Fâtih’i… Amma artık bunların bile unutulmaya yüz tuttuğu, acı içinde kıvranan şehir.
Burası kılıç artıklarının göz koyduğu ve altını oyduğu Fatih. Ve burası milyonlarca dolarlık bütçelerle akademisyenlere yaptırılan Bizans güzellemeleriyle literatürü kirlettirilen İslâm şehri…
Dersaâdet’in maddî ve mânevî kirden, işgalden, talandan, betondan, terkten ivedilikle kurtarılması lazım.
Pâyitaht’ın yeniden eski kimliğine kavuşturulması gerek.
Fâtih’te yapılaşmanın durdurulması gerek, hem de hemen.
Bu şehrin eski mânevî kimliğine olan hasreti bitirilmeli artık.
Suriçi’ne özel bir kanun gerek.
Eski sokak, cadde ve mahalle adları iade edilmeli.
Bir Osmanlı mütefekkirinin ismini kaldırıp, Kadir Has gibi bir paganın ismi Haliç için yüktür, İstanbul içinse zül.
Tüm betonarme yapıların tedrici olarak yıkılıp; iki, iki buçuk katı geçmeyen taş ve ahşap binalar yapılmalı.
Vakıf olan yerler tespit edilip, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmeli ki, içindeki insanlar da beddualardan kurtulsun.
Şehre yeni kimlik gerekmiyor. O’na gereken şey hasret bırakıldığı aslî kimliği!
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in Kızılelma olarak tayin ettiği, Ebu Eyyûb el-Ensârî künyesi ile şöhret bulan Halid bin Zeyd bin Kuleyb hazretleri ve diğer Sahabi Efendilerimizin uğruna feda-i can eylediği dünyanın başşehri ve İstanbul’un kalbi Fâtih’in kurtarılması en mühim iş.
Ayasofya’yı hürriyetine kavuşturan, bu şehrin nadide eserlerini restore ettirerek mühim ve şerefli bir hizmet yapan, 14 Mayıs 2023 seçimlerinden de zaferle çıkmasını ümit ve arzu ettiğimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan beklenen şey; Fâtih’i eski kimliğine kavuşturmak, dünyanın gıpta ettiği ve herkesin görmek için can attığı bir şehre dönüştürmektir.
2023 yeni Türkiye’nin yeni yüzyılının başlangıcı olacak ise buna Fâtih’i, Dersaâdet’i, Pâyitaht’ı kurtarmakla başlanmalı.
Fâtih bu haldeyken, Fâtih ağlarken Türkiye nasıl gülecek?
Ruhu pörsümüş, bedeni enkaza dönüşmüş bu emânet şehir bize züldür!