04 Aralık 2024 Çarşamba

Sosyal Medya

Son Eklenenler

Erdoğan’ın beynine takılan çip

08 Mayıs 2023 14:40
AK Parti kurulmuş, kısa bir süre sonra iktidara gelmişti. O günlerde uçakla seyahat etmek hem çok pahalı hem zor hem de dilediğinizde bulamazdınız.

Birkaç şehir hariç hava limanlarında sivil terminaller de yoktu. Asker, uçak ve yolcuları sanki ‘düşman uçağı gelmiş’ gibi askerî alanlarda elinde otomatik silahlar ve eller tetikte beklerdi.

Refah Partisi yıllarında partide birlikte çalıştığımız bir arkadaşla şehirlerarası otobüs yolculuğunda yan yana denk geldik. Yolculuk sohbetinin konusu, siyaset ve Başbakan Erdoğan…

Saadetçi arkadaş, Recep Tayyip Erdoğan’ın hapiste devşirildiğini, sonra Amerika’ya götürülüp beynine çip takıldığını, ABD’den ne komut verirlerse onu yaptığını söyledi. Yani o zaman Saadet çevrelerinin, akıl sağlığını yitirmiş kimselerce söylenebilecek palavralarını tekrarladı.

Ne dediysem ikna olmuyor, kendisine dikte edilmiş saçmalıklardan asla geri adım atmıyordu. Yorucu bir yolculuğu zoraki tamamladım.

Uzun seneler görüşmek nasip olmadı. Bir daha karşılaştığımızda, devir Mustafa Kamalak’ın Saadet Partisi’ni ele geçirdiği günlerdi.

Arkadaş değişmiş, eskisinden eser kalmamıştı. Erdoğan diyor başka bir şey demiyordu. Eski günleri hatırlatmak istemedim.

Ne zaman bir Saadet Partili ile karşılaşsam meseleyi Erdoğan’a getiriyorlar ve hiç bir akıllı faninin yapmayacağı hakaret ve iftiraları ardı ardına sıralıyorlardı.

Bazı Saadet İlçe Başkanları ile en son Suriye iç savaşının ilk yılında Anadolu yakasında bir yerde oturup, insanın sigortalarını attıracak bir sohbet denemesi yapmıştık. Suriye meselesini sordular, anlattım. Ama hepsi birden saldırıya geçti, ne desem itiraz ediyorlar ve dinlemeye bile tahammül edemiyorlardı. Değişmemişler aksine kinleri bilenmişti.

Temel Karamollaoğlu genel başkan olduktan sonra kin ayyuka çıktı. Artık ahlâkî sınır diye bir şey kalmadı. Bunlarla konuşmak da imkansızlaştı.

Ve artık Saadet, ‘altı ok’a sığınmış bir yapıya bile dönüştü. Son seçimde yazdıkları, söyledikleri ise artık milletle bağlarını tümüyle kopardıklarını gösteriyor. Barajı aşmak şöyle dursun bir milletvekili seçebilecek bir cürme bile sahip olmadıkları hâlde gürültü çıkararak kendilerini haklı ve çok göstermeye çalışıyorlar ama nafile. Öte yandan CHP’lilerin kötülüklerine sarılıp, Erdoğan’ın iyiliklerini bile reddeder hâle düştüler.

BU HÂLE NEDEN SESSİZ KALIYORLAR?

Merhum Erbakan hocanın en yakın arkadaşlarının pek çoğu ahirete irtihal etti. Geriye Recai Kutan (93), Lütfi Doğan (93), Yasin Hatipoğlu (88) gibi birkaç mühim isim kaldı.

Yasin Hatipoğlu’nun uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyor. En son, geçtiğimiz yıllarda TVNET yayınında izlemiştim ve iktidara kini sürüyordu. 6 ok’a sığınan Karamollaoğlu’nu destekliyor mu bilmiyoruz. Ama aksi yönde de bir beyanı yok. İnşaallah sıhhati elveriyordur ve o eski şiirlerini şimdi altı ok için yazmıyordur.

Recai Kutan’ın da sesi çıkmıyor. Ama SP ile bağlantılı ESAM’ın başkanlığını yürüttüğünü, yönetimde Karamollaoğlu ve Kamalak’ın da olduğunu düşündüğümüzde bu sessizliği daha iyi anlıyoruz. Aile fertlerini aradım, her zaman açarlardı bu kez açmadılar, ne soracağımı biliyor olmalılar ki geri dönüş de yapmadılar.

Lütfi Doğan Hocanın, Saadet ve Karamollaoğlu’nu desteklemediğini biliyoruz.

Ama Lütfi Doğan Hoca olmayacak bir işe imza atıyor. Tasvip etmediği parti ve onun genel başkanının İslam Ülkeleri Büyükelçileri için seçim arifesinde düzenlediği iftara iştirak ediyor.

Karamollaoğlu ve ekibi, Doğan’ın yanına Kemal Kılıçdaroğlu’nu oturtup, resim çekiyorlar. Amaç, Lütfi Doğan bizi destekliyor propagandası yapmak.

Lütfi Doğan Hocaefendi, “Kemal beyin geldiğinden, geleceğinden benim bilgim yoktu. Benim destekleyeceğim, Hakk yolda olan, mümkün olduğu kadar memleketin birliğini, dirliğini koruyacak siyaset. Benim için mâkbul bu. Bunun dışındaki siyasetle benim âlâkam yok” diyor.

Lütfi Doğan hocanın çok naif ve zarif bir kimse olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Lâkin hocanın “Kılıçdaroğlu’nun geleceğinden ve resim çekileceğinden haberim yoktu” şeklindeki savunmasının bir ehemmiyeti de yok.

Davet sahibi, CHP’ye sığınmış, 6 ok’un şemsiyesi altına katılmış biri ve onlar için çalışıyor. İran’ın büyükelçisini sağına oturtan, soluna ise Kılıçdaroğlu’nu alan Karamollaoğlu’nun, onun yanına da kendisini oturtabileceğini Doğan hocanın bilmesi, tahmin etmesi ve tedbir alması gerekmez miydi? Zaman onun naifliğini kaldıracak zaman değil.

Ayrıca arif olan anlar kâbilinden, Erdoğan’ın adını vermeden yapılan açıklamalar da -kusura bakılmasınlar- yetersiz. Açıkça Temel Beyin siyasetini tasvip etmediğini, parti ile irtibatını kopardığını ve Erdoğan’ı desteklediğini ilan etmek zorundaydı ve bunun için hâlâ vakit var.

Lütfi Doğan hoca daha naif bir açıklama yapsa da Vakfı daha net bir açıklama yaparak meseyi vuzuha kavuşturdu.


































Recai Kutan’a gelince…

Onunda Karamollaoğlu gibi merhum Erbakan hocanın oğlu Fatih Erbakan’ı küçümsediği ve “çocuk” diye hitap ettiği rivayet ediliyor. Bizatihi yakın çevresinden de duydum.

İnsan nezaketen bile olsa bu tabiri kullanmaz. Zîra Fatih Erbakan bugün 44 yaşında, kemâlat yaşını çoktan geçmiş bir şahsiyet. Sizden küçük olması ve sizin içinde olduğunuz partinin siyasetini tasvip etmeyip, parti kurmasını Erdoğan’da olduğu gibi sindirememeniz de sizin meseleniz. Ama Müslümanlar sizden asgari nezaketi bekliyor ve bu hakka sahipler.

Kimileri de “Kutan, Erdoğan’ı destekliyor” diyor. Bakın, biz alenen Erdoğan’ı desteklediğimizi ilan ediyoruz. Oysa onlar açık bir beyanda bulunmuyor. Saadetli olmaları onların meselesi, ama günün sonunda CHP’li olmaları büyük bir nasipsizlik. “Efendim onlar CHP’ye rey vermeyecek” diyerek de kimse sıyrılamaz.

Bizim için CHP ile HDP arasında bir fark yok. İkisi de birbirinin aynısı.

CHP’nin Müslümanlara bu ülkede neler yaptığını bilmeyen, duymayan varsa ömrüne yazık etmiştir.

Buna rağmen “CHP diyenler asla bizden değildir.”

Biz onlardan beriyiz.

HAYANA MUTABAKATI HEYETİ ÇOK NET

Bu zâtlardan Haymana Mutabakat Heyedi'nin bugün yaptığı açıklama gibi müşahhas ve net bir açıklama beklenirdi. Biz Saadet ve Kılıçdaroğlu'nu onaylamadıklarını bildiğimiz MGV ve AGD yönetimleri de bu netlikte bir açıklama yapmalıydı.
 
CEVAT AKŞİT’İ ANLAYAN VAR MI?

Prof. Dr. Cevat Akşit, Mahmut Toptaş ve Mustafa Kasadar Hocaefendilerin hâlâ Millî Gazetede yazmaya devam etmesi de büyük hayal kırıklığı. Burada yazmaya ihtiyaçları mı var? Elbette yok.
Peki, her gün Erdoğan’a söven ve CHP’yi öven Millî Gazetede durmak neyin nesidir?
 
Mustafa Kasadar’ın, Saadet’in kankası Şii İran rejimini reddettiği ve Saadeti’n CHP ile birlikteliğini de onaylamadığını kendi beyanlarından biliyoruz.

4 Nisan’da yazdığı son yazısını “CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Meclis'te yaptığı konuşmasında: "Bu ülkede yılbaşı gecesi aldığı bir bileti kumar görmeyen, bir iki kadeh içkiyi günah saymayan bir Anadolu Müslümanlığı var. Onun günahına da katlanıp bu ritüeli yaşayan bir Anadolu Müslümanlığı var." diyerek bu anlayışı birebir onaylamıştır. Bütün bu dini tağyir ve tahrif hareketleri yaşanırken ulema sınıfı olarak niteleyeceğimiz kesimler ve sözde dindar çevrelerde büyük bir sessizlik yaşanmaktadır ki asıl korkutucu olan da budur” diyerek bitiriyor.

Herhalde bundan sonra yazdırmazlar.  Yazdırsalar bile Kasadar’ın yazmaya devam etmesi kendi ile çelişki olur.

Mahmut Toptaş Hocaefendi ise “20 Ekim 1999 tarihinden beri hiç izne ayrılmadan yazdığım makalelerime, 5 Haziran’a kadar izninizle ara veriyorum” cümlesiyle seçim arifesinde kendini izne çıkarıyor.
Belli ki, Saadet ve Millî Gazeteden o da rahatsız. Peki, Hocaefendi orada hâlâ niye yazıyor? Bu da kendisine sorumuz.

Vesselam!
 
 
Yorum Yap
Yorumlar
  • Cihan AYDIN 08.05.2023

    Kemal Hocam merhaba. Mahmut Toptaş, A Haberde veya ATV'de tefsir programı yapacak ya da Sabah Gazetesinde köşe yazısı yazacak olsa, şimdiyi iredelediğiniz gibi yine irdelermiydiniz? Nitekim, AKP'de bu ülkede GDO'lu gıda konusunda zirve yaptı, faizli ekonomik sistemi yüceltti de yüceltti.. ve uzatmamak için yazmıyorum, daha nice CHP iktidarının yapacağı bize göre bir çok olumsuz icraate sebep oldu.

  • Reyhan Türk 08.05.2023

    Merhaba hocam, Erdoğan’ı destekleme gerekçenizi anlıyorum. Ancak sizin gibi sağlıklı ve helal yaşam, gıda üzerinde yoğunlaşan birisinin iktidarın m-rna aşılarını desteklemesi, gıda ürünlerindeki kimyasal maddeler konusundaki tavrı sizin için bir sorun oluştur mıyım mu? Teşekkür ederim

Diğer İçerikler