Silah, iyilerin elinde adâletin tesisine, kötülerin elinde ise zulmün artışına yol açar. Ne yazık ki, bugün hem ateşli silahların, hem de ateşli silahlardan daha etkili silahların ezici çoğunluğu kötülerin elinde. Bu yüzden de huzur ve adâletin olmadığı, kan ve gözyaşının hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz.
Adâletin tesisi ve huzurun sağlanabilmesi için batıdan meded beklemek, ateşin düştüğü yeri yakmamasını ummak gibi beyhude bir çabadır. Zira ateşin tabiatı yakmak, suyun tabiatı ise söndürmektir.
Kanı gıda yaptığı için vahşi olan batı, hiç bir zaman medenî olmadı ve olması da mümkün gözükmüyor. Maddi birikimini; sömürü ve zulümden sağlayan, bunlar ortadan kalktığında da herşeyini kaybetmeye mahkûm olan batının yegâne davası, sömürgelerini kaybetmemektir.
Eski sömürge biçimleri önemli ölçüde devam etmekle beraber, yeni usûller de geliştirdiler. Trump’ın Kral Selman’a yönelik muâmelesi bunun en büyük delili. Halkına, değerlerine ve çevresine yabancı ve hatta düşman olan yönetimlerin bu zilleti yaşamaları da sürpriz değil.
‘Yeni Türkiye’yi bunlardan ayıran en temel özellik ise değerleriyle barışması, iki asırlık zaman kaybının telâfi için çabalaması ve halkın da kahir ekseriyetle bunu görüp, destek olması. Bir devletin güçlü olması sadece ateşli silahlarının çokluğunda değil, yönetimlerin halkıyla barışık olup olmamasında gizli.
Körfez ve Kuzey Afrika rejimlerinin önündeki engelleri aşabilmesi, uşaklıktan vazgeçmelerine bağlı. Türkiye onların önündeki en önemli örnek.
Türkiye’nin önündeki engel ise, Cumhuriyetle ete kemiğe bürünen, Tanzimat sonrası yaşanan yabancılaşmanın bir bölümünün sürmesi ve tabuların hâlâ korunak olması. Millet dışında herkesle ittifak edebilen CHP zihniyeti ve onun uzantıları da bu engelin en zirve noktasını oluşturuyor.
Bu süreçte hep var olan ve daha da güçlenen Türkiye karşıtı medya koalisyonu, Youtube’da simgeleri haç olan şer ittifakı meydana getirdi. Ardından finans tetikçisi kredi derecelendirme kuruluşu veya medya görünümlü akbabalar yeniden hortladı. AB ve ABD hattı terör örgütlerini beslemeye devam ediyor. Nesil emniyetimizi tehlikeye sokan sözde bilimsel dalavereler de var gücüyle milletle savaşıyor.
Bunlar ve daha fazlası, Türkiye’nin saf dışı etmesi gereken silahlar. Bu savaşın namlulu kısmını bu sayıda ele aldık. Silahsız kuvvetler bölümü ise gelecek sayılarımızda inşaallah yer alacak.
Geçen hafta, Cezayir Müslümanlarının lideri Abbas Medenî’yi ahirete yolcu ettik. Bu sessiz sedasız ölüm, 1990’ları, özellikle de Türkiye ve Cezayir’de olup bitenleri bilen yaştaki kişiler için sarsıcı bir ölüm oldu. Biz, Abbas Medenî büyüğümüzden razı idik. Rabbimizden de razı olmasını niyaz ediyoruz.
Ramazan-ı Şerif’e merhaba dediğimiz gün elinizde olan bu haftaki sayımızı da beğeneceğinizi ümit ediyoruz. Bu vesileyle Ramazan-ı Şerif’imizi tebrik ederiz. İnşaallah hayır ve bereketin çoğalmasına vesile olur.
Vesselam!