Harama bulaşmayan, riya yapmayan ve kibre kapılmayanlar bir adım öne çıksın!
Hiçbir mâzarete sığınmadan çocuğunu hakkıyla yetiştiren, oğulları ve kızlarına İslam’ın arzu ettiği terbiyeyi veren, erkek ve kadın fark etmeksizin tesettüre riayet edenler ‘buradayım’ desin!
Gençleri diploma, makam-mevki, yakışıklı ve varlıklı bir damat, güzel ve statülü bir gelin peşinde koşturmayıp, ahlâkî meziyetlerle donatanlar ses versinler!
Nur Suresinin emrine uyup, feministleşmemiş İslamcı kadınlar sizden de bir ses lütfen!
Parti teşkilatına, belediye meclislerine köşe kapma, ihale alma, imar değişikliği yaptırmak gibi amaçlar için gelip-gitmeyenler bir el de sizden lütfen.
Topraktan utanmayan, dünyanın en büyük tefeciliği ve faizciliği olan kredi kartı kullanmayanlar cüzdanlarınızı görelim.
Makam, mevki verilince değişmeyen, millete tepeden bakmayan, seçim süreçlerindeki güler yüzünü makamlara gelince de sürdüren siyasetçiler sizden ne haber?
Çevresini, akrabalarını ve cemaatini, adalet, liyakat ve hakkaniyete değişmeyenler sizden de bir gülücük bekliyoruz.
Gazetecilik, danışmanlık gibi görevlerde olup da bunu ‘padişahım sen çok yaşa ama bende burada kalayım’cılığa çevirmeyenler siz de kimlik kartlarınızı kaldırın!
‘Ben oy verdim ama bizim çocuğu işe almadılar’, ‘terfiyi en çok ben hak ediyordum ama yapmadılar’ diye şikâyette bulunmayanlar siz iki elinizi birden kaldırın ki görebilelim.
Türkiye’yi yönetirken inanç, gelenek ve değerler açısından bize yabancı olanlara kapıları sonuna kadar açarak gösterilen yakınlığa mukabil, ‘küsse de gidecek başka yeri yok’ diyerek ötelenenlere kızanlar, sokağa kulak asmayanlar siz ise topluca ayağa kalkınız!
Ve herkes bilsin ki, herkes mesuliyet alanına dair emanetin kadrini bilememiştir. Ehliyet, sadece araç direksiyonundayken gerekli bir kimlik kartı sanılmıştır.
Ötekileri öne geçirip, beriki örselenmiştir. Ana-babalarda, makam mevki sahipleri de emanetin icabını yerine getirememiştir. Çoğunluğumuzca rıza-i bârî ve hesap gözetilememiştir. Zamanın kıymeti bilinememiş, vaktin hakkı verilememiştir.
O halde
tepeden tırnağa hepimiz için Nasuh tövbesi vaktidir. Aramızda benim buna ihtiyacım yok diyebilecek hiç kimse yoktur.
Allah-ü Teâlâ Tahrim Suresi’nin 8. Âyet-i Celilesinde “
Ey îman edenler, Allah'a Tevbe-i Nâsûh ile tövbede edin. Umulur ki, Rabbiniz günahlarınızı örter…”
O ‘Nasuh tövbesi’ ki, hulûs-i kalp ile yapılan kesinlikle bozulmaması gereken samimi bir tövbedir. Her zaman ve şimdi Rabbimizin yardımını kazanmak için hepimizin Nasuh tövbesini yapma vaktidir.
Seçimler geride kalmıştır, sıra yatmaya gelmemiştir. Aksine eksikleri görüp daha fazla çalışma vaktidir. Ancak bu çalışma evvelkilere benzememelidir. Gençlik, kültür, ilim ve toprağa dair ihmal edilmişliklere çâre üretilmelidir. Derhal Hakkı üstün tutan, nesil emniyet ve bereketini öne alan, kültürü cazgırlar ve diğer mahalleden kurtarıcı, ilmi aziz edici, gençlere helal-haram ve dâvâ şuuru aşılayıcı bir hamle vakti!
250 seçkin kişinin olduğu bir sosyal medya grubunda “
çocuklarını gerektiği gibi yetiştirebilenler ve bu hususta gayret gösterenler kimlerdir” diye sorduk. Hiç olumlu cevap alamadık. Zira insanların çocuklarına ve ailelerine söz geçiremedikleri bir zaman dilimindeyiz ve herkes oturup bunun nedenini tefekkür etmek zorunda.
Vesselam!