Gerçek Hayat Dergisinin 1 Kasım 2021, 1073. sayı editör yazısı
Fransa’nın 1789’daki işgaliyle birlikte yeni bir dünya düzenine geçilir. Daha doğru ifadeyle, dünya artık gizemli ve karanlık yer altı örgütler eliyle idare edilmeye başlar. 1. Cihan Harbi sayesinde başta Osmanlı olmak üzere imparatorlukların tasfiyesi, hemen ardından gelen 2. Cihan Harbi ile de yeni bir düzen kurulur. 1941’de yayınlanan Atlantik Bildirisiyle yeni bir hüviyet kazanan yenidünya düzeni, 1944 Bretton Woods kararlarıyla da son şeklini alır.
Yeni bir dünya kurulmuş, merkez Avrupa’dan Amerika’ya kaymıştır. Her yüz yılda bir değişen dengenin bozulmasına sayılı yıllar kala düzenin sahipleri, işler çığırından çıkmadan ve merkezin kontrolsüz bir şekilde el değiştirmesinden duydukları endişeyle yeni sosyal deney ve kriz planları yapıyorlar.
1783’de Büyük Britanya İmparatorluğunu yenen Kuzey Amerika, 1975’de Vietnam’da hezimete uğramıştır. Bu savaş devam ederken kaybedilen itibar, dolar-altın dengesi yani iktisâdî açıdan Bretton Woods’un sonunun habercisi olur.
Karanlık çete, çivisi çıkan dünyanın enkazı altında kalmamaktan korkuyor. Bu yüzden de bütün insanlığı bilinmezliğe sürüklüyorlar. ‘Yeşil Devrim’ dalaveresi, dünya nüfusunu azaltmaya yönelik
âile planlaması sahtekârlığı, genetik teknolojisindeki kat edilen mesafe, kuş gribi yalanıyla
soykırıma uğratılan mahalli hayvan ırkları, domuz gribi ile başlatılan
korku tellallığı bir nevi olacakların mukaddimesiydi.
Kuş gribi çok mühim bir tecrübeydi. Dönemin DSÖ Başkanı Margaret Chan’ın boşboğazlığı, domuz gribi balonunun patlamasına yol açmıştı. Rockefeller Vakfı yeni bir planın yapıldığı yani etkili bir bulaşıcı hastalığın gelmekte olduğunu 2010’da itiraf/ifşa etmişti.
Bill Gates’in açıklamaları, Dünya Ekonomik Formu kararları zamanın daraldığının habercisiydi
. Zaten roman ve filmlerle beyin yıkaması çoktan yapılmaktaydı. Ülkeler ve şirketlerle anlaşmalar yapılıyor, altyapı ve mevzuatlar hazır hâle getiriliyordu. Muhtemelen destek sunacak taraflar bilgilendiriliyor ve eğitiliyordu.
Amerikan’ın bu yükü çekemeyeceği, ekonomisinin artık bu büyüklüğü taşıyamayacağını hem iç, hem de dış unsurlar, rapor ve sözleriyle teyit etmekteydi. Zâten her şey yeni düzenin oluşumunu sağlayacak safhaların adım adım hayata geçirilmesi içindi. Ve hedefte ne devletler, ne şirketler, ne de bir başka unsur vardı.
Yegâne hedef, insandı. Çünkü önlerindeki engel; devletler, bürokratlar, siyasetçiler ve akademisyenler değil, bizâtihi insanın kendisiydi.
Büyük kitleleri korku ile teslim alabileceklerini çok kez tecrübe ederek öğrenmişlerdi. Ama
bütün insanlığı bir anda kontrol etmek öyle sanıldığı kadar kolay olmayacaktı. Korona süreci bunun
en büyük sosyal deneyiydi ve bu tecrübeyle insanların ve özellikle de
genç neslin güçlü ve zayıf yanlarını tek tek kayda geçirdiler.
Büyük oyun gençler üzerine kurulmalıydı. Kontrol edilecek genç sayısı milyarlarcaydı ve çok zordu. ‘Yeni normal’ için onların yıldırılması, bıktırılması ve pes ettirilmeleri gerekiyordu.
Gençleri terbiye etmenin en kolay yolu olarak; alıştıkları konfor ve maddî refahın ellerinden alınmasına geldi sıra. PCR testi ve aşı baskısına ek olarak ev kiraları, yükselen mesken fiyatları, boşalan(!) raflar, artan fiyatlar, azalan ücretler ve işsizlik şimdi ki
en büyük numaraları…
Sentetik et, iklim krizi dayatması, hayvanların çiplenmesi ve ardından gelecek yeni ve daha etkili salgın oyunu… İlk olarak İsrail askerlerinin yanı sıra, Irak işgalinde Amerikan askerlerine takılan çip uygulaması, organ nakli olmuş, organ yetmezliği ve diyabet rahatsızlığı olan kişilere uygulanan RFID/GPS teknolojisi ile haberleşme sağlayan
nano çipler, artık bütün bir insanlığa uygulanabilecek. Bazı aklı ermez saflar ile global çeteye yaltaklanan satılık tiplerin ‘komplo teorisi’ diyerek baskılamak istemelerini umursamaları, insanlığın ve özellikle de gençlerin kendi kuyusunu kazmasıdır.
Birleşmiş Milletler denilen göstermelik düzen, insanlığın kendisi için kiralık kâtil tutmasından farksız bir durum. Bugün dünyada adı konulmamış bir hegemonya var ve tüm devletler, orman kanunu uygulayan bu mafyanın ağına çoktan düşmüş durumda. Sırada, sayıları bir milyardan fazla, olup bitenden haberdar ve direnen genç neslin teslim alınması var ve bu şuurlu genç nesil onlar için büyük bir tehdit. İşte bu yüzden kıtlık görünümlü darlıkla, kasıtlı elektrik kesintileri sayesinde karanlık ve bağımlı oldukları teknolojik cihazlardan uzak kılıp boşluğa bırakarak, eğitim hakları kısıtlanarak veya engellenerek, kur ve faiz karmaşasıyla dengeleri bozarak ve ilave olarak da getirecekleri yeni salgınlarla
insanlığı/gençleri sokaklara sürükleyecekler.
Kargaşa ortamları sayesinde yönetimleri değiştirmek veya baskı unsuru olarak kullanıp, yenidünya düzenini 2030-2035 gelmeden yeniden kurmak. Şayet kurmazlarsa, bu onların sonu demek. Yani ya şeytânîler yâhut da insanlık kazanacak. Bu sadece onlara değil, insanlığa da bağlı.
Anlattıklarımızdan sakın onların kazanacağı akla gelmesin. Son iki üç asrın galiplerini bekleyen şey, belki de bu kez mağlup olmaktır. Zîra Allah’ın muradı ne bilmiyoruz.
Kimse global çetenin yayın ağının mühim parçalarından The Economist’in kapaklarına, filmlere, medya, finans, akademi, bürokrasi ve siyasetteki güçlerine bakarak hüküm vermesin. Bu savaş başlayalı çok olmuş olabilir, ama henüz hesaplaşma bitmiş değil.
Vesselam!