Türkiye 1990’ların karanlık dünyasından ve 28 Şubat sürecinden geçmişti. Askerler, siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, işadamları, Aselsan mühendisleri mesaj mahiyetli olarak infaz ediliyorlardı.
Bu infazlardan bazılarının FETÖ tarafından, bazılarının ise MOSSAD ve CIA tarafından veya hepsinin ortaklığı ile işlendiği ortaya çıkmaktaydı.
Bu cinayetler serisinin kurbanlarından biri de Musevi işadamı Üzeyir Garih’ti. Sır perdesi bir türlü aralanamayan cinayet 25 Ağustos 2001’de Eyüp’de işlenmişti. Maktül sıra dışı bir kişiydi, dolayısıyla cinayet de...
Cinayet, firari bir asker tarafından işlenmiş ve Garih’in üzerinden aldığı telefonu birlikten bir arkadaşına satmıştı. Amaç, polisin kendine ulaşmasını sağlamak için iz bırakmaktı. Bu sayede dosya âdî bir cinayet olarak kapatılacaktı.
Ergenekon dâvâsında FETÖ firarisi Zekeriyya Öz dâvâya müdahil oldu, dosya kapatılmak için muhtemelen fatura Ergenekon zanlılarına kesilmek istendi. Bu süreçte kâtil Yener Yermez’in cinayeti bazı 'güçler' tarafından tehdit edildiği için işlemek zorunda kaldığını söylediği ileri sürüldü.
Mahkemelerce olmasa da kamuoyunca ortağı bile itham ediliyordu. ‘İsrail’e haraç vermediği için’ denildi. Garih’in ortağı İshak Alaton, baş terörist Gülen’in yakın dostlarındandı. Alaton’un Gülen’e övgüler düzdüğü hâtıratını da, FETÖ firarisi Mehmet Gündem çalışmıştı.
Burada durup Garih’in öldürülmesinden iki yıl evveline yani 1999’un ilk aylarına gidelim. Kapak dosyamızda detaylarını okuyacağınız üzere, Washington Dc’de ABD’de çok örneği olan ‘
Altın Kahvaltı’ programlarından biri düzenlenir.
Kahvaltının sahibi 1. Körfez Savaşı sürecinde ABD’nin Dışişleri Bakanı olan
James Baker’ın karısı
Susan Garrett Baker. Konuşmacı ise Amerikalı bir general.
General en iyi bildiği şeyleri söylüyor ve
Türkiye’de feredasyon kurmaya kalkıyor. Kahvaltıda Türkiye’nin o dönemki Washington Büyükelçisi, Türk dışişleri yetkilileri, Türk ordusundan subaylar, Üzeyir Garih, Mustafa Koç, Cüneyt Zapsu ve TUSİAD’tan Erkut Yücaoğlu gibi isimler var. Konuklardan biri de, dönemin Tarım Bakanlığı Müsteşar vekili Necdet Topçuoğlu.
Topçuoğlu’nun ricasıyla
Garih, generalin hadsiz sözleri üzerine tepki gösteriyor. Ardından da
general tekrar kürsüye gelip, sert sözlerle âdeta Garih’e posta koyuyor, parmak sallıyor. Elbette bu
general tek başına bir kişi değil. Sözleri de kendi fikri olmayıp,
ABD’nin yüz yıllık icraatının söze dökülmüş hâli. Ancak burada durup şu suâlleri sormak zorundayız:
- Türkiye’nin bunca sivil ve asker bürokratı ile işadamları, Türkiye’de federasyon kurulmasını söyleyen generale neden ses çıkarmadı?
- Bunca kişinin korktuğu şey neydi?
- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Musevî bir işadamının sözleri, general veya derin Amerika’yı rahatsız ettiği için mi Garih infaz ettirildi?
Garih cinayetinde bu meselenin payı var mı bilemeyiz. Ancak bu dosya kapanmamalı ve bu ihtimal de savcılar, emniyet ve istihabaratça bu cephesiyle de değerlendirilmeli. Sadece bu değil, burada susanların da neden sustuğu asla gözardı edilmemeli.
Türkiye’nin mâzisinde öyle hâdiseler var ki, tekrar tekrar ele alınmak zorunda. Aksi hâlde kimse bu ülkeyi rahat bırakmaz. Dosyalar açılmalı, fâiller ortaya çıkarılmalı ki, kâtiller, hesap yapanlar bir değil bin kez düşünmek zorunda kalsınlar.
Haftaya buluşmak niyazı ile
Vesselam!