Şüphesiz ki, Türkiye sıradan bir devlet değil. O’nu farklı kılan şeylerin başında mâzisi, dün olduğu gibi bugün de Müslümanların başta olmak üzere insanlığın hâmisi olması, Müslüman adı taşıyan dönme masonların istilası altında oluşu…
Bu ülkede, içeriden ve dışarıdan sayısız gücün hesabı var ve bu yüzden siyasî cinayetler bu coğrafyanın en mühim hâdiselerinden biridir.
1976’da Sultan Abdülaziz, İstanbul'daki Prodos Mason Locası üyesi eşekçi Ahmet’in oğlu mason Hüseyin Avni Paşa ve şurakâsı tarafından tahtan indirilip, katledilmişti.
Selanik’ten yola çıkan ve çoğunluğu masonlardan oluşan Hareket Ordusu, Sultan Abdülhamid-i Sâni’yi darbe yaparak tahttan indirmişlerdi.
Kâhir ekseriyeti mason olan İttihatçılar, birkaç yılda Osmanlıyı paramparça ederek altı asırlık cihan devletinin ortadan kalkmasını sağlamışlardı.
Osmanlı’dan 40’dan fazla devlet çıkaranlar, pek çoğunun başına birer mason kral ve/veya devlet adamı yerleştirdiler. Türkiye ise gerçekte Yahudi oldukları hâlde Müslüman kimliğine sahip mason haydutlarca istila edildi.
Aralarında hizip ve menfaat savaşları cereyan etmekteydi. İsmet İnönü, Şükrü Kaya, Kasım Gülek ve M. Kemal Öke gibi şöhretli masonlar, Mustafa Kemal’e karşı kin besliyor ve tasfiye etmek istiyorlardı. Bunun için zehirleme yolunu seçtiler.
Ağır ağır zehirlenen Mustafa Kemal bazı şeyleri fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Onu Ankara’dan uzaklaştırıp, Dolmabahçe Sarayı’nda sürdürdüler operasyonlarını.
Bu süreçte Şükrü Kaya planlarının işlediğine dair İsmet İnönü’ye mektup yazarak bîatını bildiriyordu. Bir dönme olan Fevzi Çakmak da CHP’nin istenmeyen adamı İnönü’nün önünü açmakla meşguldü.
Mustafa Kemal’e ölümünü hızlandırıcı tedaviler uyguladılar. 10 Kasım 1938’de ölünce cenazeyi ortada bırakıp, Ankara’ya koştular yeni kralı seçmek ve bîat için. 11 Kasım’da İnönü’yü diktatörlük mevkiine yükselttiler. Ardından da timsah gözyaşları içinde cenazeyi kaldırdılar.
Bütün işlerin arkasında, kapatıldığı iddia edilen masonlar locaları vardı. İnönü’den de bıkan halk, ilk fırsatta Menderes’i iktidara getirdi. Ancak Menderes’in etrafı birkaç istisna hariç masonlarca sarılmıştı. İnönü ise bu yenilginin kini için kılıçlarını bilemekteydi. Nihayetinde 27 Mayıs İnönü darbesi geldi.
İnönücü masonlar, Bayarcı masonları yargıladı, mason olmayan Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildi. Vatikan’ın müdahalesi ile mason olanlarsa kurtuldu. İnönü yeniden iktidara geldi, onu da bir başka mason Ecevit devirdi. Bir mason Demirel, bir mason Ecevit derken 12 Mart muhtırası geldi çattı.
Bu kez koltuk, mason Nihat Erim’e verildi. O da uzun sürmedi. Mason Kenan Evren, bir başka mason Turgut Sunalp’i başbakan yaptı. Ardından mason olmayan bir lider Özal geldi. Onu da mason Gülen ve gladyo işbirliği ile tıpkı Mustafa Kemal’e yaptıkları gibi zehirlediler.
Mason Yılmaz Başbakanlıktan gitmiş, yerine mason Demirel gelmişti. O, bu kez de Özal’ın koltuğuna uzandı. 28 Şubatçı mason generallerle, Erbakan’ı saf dışı ettiler. Ardından mason Ecevit devri yeniden başladı. Onu da bir başka mason grubu tasfiye etti.
2002’de ise mason olmayan güçlü, yerli ve millî bir lider olan Tayyip Erdoğan’ı getirdi millet. Ancak o da açık ve gizli sayısız darbe ve suikastı atlattı. 15 Temmuz’a rağmen siyaset, sivil ve askeri bürokrasi ve akademilerden masonlar temizlenebilmiş değil.
Hangi siyasi görüşten olursanız olun, iç sayfalardaki belgeleri ve yazanları sükûnetle okumanızı tavsiye ederiz. Bu devletin kılcal damarlarına kadar uzanmış habisleri, temizlemeden bu ülkeye rahat bir uyku olmadığını bilerek hareket etmek tepeden tırnağa herkesin görevi. Çift kimlikli, soğukkanlı kâtillerden bu devlet ve bu millet tez vakitte kurtarılmalı. Başka da çare yok!
Vesselam.