Sanayi devrimi, teknolojik gelişmeler, atom bombası, kimyevî, biyolojik ve nükleer silahlar, haz ve hız çağının esiri yahut kölesi insanlık…
Genetik mühendislik, nanoteknoloji, masalardan ceplere, mutfaktan araçlara, kısaca dağından taşına her yerimizi istilâ ettiler. Kimilerini mutluluğa gark eden 5G, kendi ifadeleriyle ‘nesnelerin interneti’ ile abluka daha da büyüyecek, kuşatma daha da mukavemetli hâle getirilecek. Yani bize kaçacak yer bırakmayacaklar.
Tehlikenin farkında olan baronlar ve batılı bazı kimseler, 5G’nin şerrinden korunmak için korunaklı evler ve çalışma mekânları inşa ediyorlar. İçeriye hiçbir sinyalin giremeyeceği koruyucu malzemelerle donatıyorlar mekânlarını.
5G’nin gelişi ile her evdeki Wi-Fi modemlere benzer baz istayonları konulacak tüm sokaklara ve hatta binalara. Bu öyle bir ağ olacak ki, tıpkı örümceğin ağına düşen bir böceğin kurtulma imkânının olmaması gibi hepimizi esir alacaklar.
‘
3G veya 4G ile halledemediğimiz hangi işi 5G ile halledeceğiz’ suâline verebilecekleri samimi ve ikna edici bir cevapları yok, olamaz! Buna rağmen birileri sürekli 5G türküsü çağırıyor.
Diğer yandan bebekler telefonla ceninken tanışıyor. Anne adayının telefon bağımlılığı, haz düşkünlüğü, modanın esiri oluşu gibi nedenlerle bebeği ve kendi geleceğinin hayat ve sağlık hakkına ihtimam göstermemesi yüzünden çocuk ya bağımlı doğuyor, ya da cehenneme dönmüş bir hayata mahkûm ediliyor.
Çocuklar içlerine bir şeyler kaçmış varlıklar gibiler. İnsanlar ekmekten vazgeçer ama telefondan vazgeçemez haldeler. Gerçekle irtibatları kopmuş, mâneviyatsız bir geleceğe doğru sürükleniyoruz. Aslında burada sormamız gereken asıl suâl şu: Gerçekten bir gelecek var mı?
Geçtiğimiz haftaki sayılarımızda cep telefonlarının SAR yani radyasyon değerleri ile ilgili bir dosya haber neşretmiştik. 8 çekirdekli yeni telefonların radyasyon değerlerinin bir önceki 4 çekirdekli telefonlara nispetle 4 ila 8 kat daha fazla radyasyon yaydıkları görülüyor. Yani yeni aldığınız telefon bir evvelkine göre sizi daha fazla kanser yapıyor, çocuğunuzu daha fazla kısırlaştırıyor. Bunun mânâsı bu…
Rocekfeller, Hitler ve Stalin’in genetikçisi olarak da tanınan Hermann Josept Muller (1880-1967), X ışınlarına maruz bırakarak canlı hücrelerin gen ve kromozomlarında mutasyona yol açmayı başarmıştı. Bu keşifle, radyasyon aracılığıyla insanın genetik mutasyona maruz bırakılabilmesinin önünü açıyordu ki, bu da onlar için bulunmaz bir silahtı.
İşte bu silah artık herkesin cebinde. 5G ile tanıştığımızda cep telefonlarımız 10 ila 100 kat daha fazla radyasyon yayacaklar. Böylece çocuk doğarken kısır ve kanser olarak doğacak. Diğer sıkıntılarını bir kenara bırakınız, tek başına bu bela insanoğlunun sonunu getirebilir. Zaten CIA’in çeşitli raporlarına göre, 2100’de 100 kişiden en fazla 5’i çocuk doğurabilecek. Ayrıca da nasıl bir sağlık derdine mübtelâ olacakları şimdiden tam kestirilemiyor.
Aya, Marsa veya başka gezegenlere kaçmak için yol arayanların, para yatıranların asıl derdi bu. Çünkü ne yaptıklarının farkındalar. Onlar çare ararken, biz ne yapıyoruz? Biz bataklıktan kurtulmaya çalışan adam kadar bile gayret göstermiyoruz. Aksine aşağıda ne var diye merakla batmaya çalışan birine benziyoruz.
İnsanlığa kurulan bu tuzağa yani cehenneme odun taşımaktan vazgeçmek zorundayız! Maaşımıza yapılmayan zamma karşı gösterdiğimiz tepkinin yüzde 10’u kadar bile olsa ‘5G istemiyoruz’ çığlığı atmalıyız. Yoksa gelecek gerçekten gelmeyecek ya da olamayacak!
İsrafsız, sade, mütevazı, sağlıklı, mutlu bir hayat, şükreden bir kul, artık kirletilmeyen bir dünya, hayatiyet hakları gasp edilmeyen çocukların huzurla doğabildiği bir vasat için mücadeleye var mısınız?