09 Kasım 2024 Cumartesi

Sosyal Medya

Son Eklenenler

Altın Türk Lirası

Gerçek Hayat Dergisinin 1 Temmuz 2022, 1081. sayı editör yazısı
15 Temmuz 2022 13:38
Larry Hannigan, 1971 tarihli 'Dünyayı ve yüzde 5'ini istiyorum' başlıklı makalesinde, temelleri yaklaşık 3 asır önce atılmış olan sistemi uzun uzadıya anlatmıştı.

Bugünkü siyâsî ve iktisâdi terörün nasıl başladığını hikayesi olan makalede sistemin kurucusunun adı ‘Fabian’ idi. Fabian düzeni; Ilımlı ve ihtiyatlı sosyalist bir düzendi. Özetle şöyle diyordu Hannigan:
İnsanlık nesiller boyu takas sistemini kullanmaktaydı. Âilenin reisi, âilesinin tüm ihtiyaçlarını kendisi çalışarak temin ediyordu. İhtiyacının fazlasını diğer ihtiyaçları ile takas ediyordu.

Bir gün Fabian: ‘Bizim takas sisteminin sorunlarına bir çözümüm var, herkes yarınki halk toplantısına davetlidir’ diye bir duyuru yaptı.

Herkes meydana toplanınca Fabian, adına ‘para’ dediği sistemi açıkladı. Paranın nasıl gerçek bir alışveriş aracı olacağını ve ‘para'nın takastan çok daha iyi bir sistem olduğunu anlattı.

İtirazlar yükselince de ‘sadece hükümet tarafından onaylanan paralar kullanılabilir ve bunların üzerine özel bir mühür vurulur’ dedi. Herkes rahatlamıştı. Fabian, paranın basımına da talipti. ‘Sen ne kazanacaksın bu işten’ diye sordular.

‘Ben ‘para arzı' diye adlandırabileceğimiz bir hizmeti sunduğum için, her 100 birim para karşılığında 5 birim benim ücretim olacak’ deyince ‘yüzde 5’ini yüksek bir şey değilmiş verelim’ dediler.
Fabian derhal kâğıt paraları bastı, valiler de onayladı. Ne kadar harika bir şeydi bu para! İnsanlar çok kısa bir zamanda her şeyi bu para üzerinden değerlendirmeye başladılar. Bu değerlemeye ‘fiyat' adını verdiler ve fiyat esas olarak o malı üretmek için gereken emek miktarına bağlı oldu. Emek ne kadar yüksekse, fiyat o kadar pahalı, emek ne kadar az ise fiyat da o denli ucuzdu…

Kasabada Alan isminde bir tek saat yapımcısı vardı. Yaptığı saatlerin fiyatı yüksekti, çünkü herkes kendine bir saat edinmek için bu meblağları ödemeye razıydı. Aynı durum inşaatçılar, nakliyeciler, muhasebeciler, çiftçiler ve hatta her iş kolu için geçerli olmaya başlamıştı. Müşteriler hangisinin fiyatı uygunsa onu seçtiler. Bu ‘seçme özgürlüğü' idi. Hayat standardı yükselmişti. İnsanlar daha önceleri nasıl da hayatlarında para olmadan yaşadıklarına şaşırıyorlardı.

Yılın sonunda Fabian, kendisinden para alanları ziyaret etmeye başladı. Verdiği her 100 kâğıdın kârlığında 105 birim kâğıt talep etti. Ellerindeki paraların kendilerine ait olduğunu sananlar, senenin sonunda daha fazlasıyla geri verince şaşkına döndüler. Ama alışmışlardı ve tekrar para aldılar yüzde 5 fazlasıyla…

Böylece hayatlarında ilk kez ‘borçlu' olduklarını keşfediyorlardır. Fabian'ın onlara yeniden borç vermeden önce ellerindeki varlıkların bir kısmını ‘rehin’ vermelerini istedi. Mecburen verdiler. Hiç kimse, kasabanın toplamdaki borcunun ödenemeyeceğinin farkına varamamıştı. Çünkü borç olarak insanlara verilen her bir 100 kuruş için istenen 5 kuruşlar piyasaya hiçbir zaman sürülmemişti ama bunu o heyecanla fark edememişlerdi.

Fabian’dan başka hiç kimse faizlerin geri ödenebilmesinin imkânsız olduğunu göremiyordu. Ayrıca bu işte Fabian dışında herkes sürekli kaybedecekti. Tabi ki, Fabian da hayatını sürdürebilmek için kazandığının bir kısmını harcıyordu. Fakat bu miktar kasabanın ekonomik büyüklüğünün yüzde 5'i kadar değildi!

Fabia, teminat olarak aldığı altınların muhafaza edilmesi için bile ücret talep eder olmuştu. Halk hem altınlarını verip kâğıt para alıyor, hem de altınlarının korunmasının bedelini ödüyordu. Fabian bir ‘makbuz’ karşılığı aldığı bu altınların da ticaretini yapıp başkasının sırtından büyük paralar kazanıyordu.

Sistem tıkandıkça, Fabian yeni tekliflerle gelir. Bu kez de banknot ve madeni paraların yerine, plastik kartların kullanılmasını istiyordu. Yeni planına göre tüm kâğıt ve madeni paralar ortadan kalktığında, sadece bilgisayarlı kart sistemini kullanan şirketler çalışmaya devam edebilecektir.

İnsanlar tam uyanmak üzereydi ki, ‘parti’ dedikleri yapılar ortaya çıktı. Tüm dünyada partiler kurulmuştur. İnsanlar bu sorunları hangi partinin daha iyi çözeceği konusunda kıyasıya tartışmaya başlar. Halk, adayların kişilikleri, samimiyetleri, parti politikaları vs. her şeyi tartışır ama kimse gerçek meseleyi hiçbir zaman konuşmaz.

Kasabalarda borcun faizi, o yıl toplanan vergi gelirlerini dahi geçmiştir. Borç ve faizleri kartopu gibi ülkelerin, şirketlerin ve şahısların yüzyıllarca çalışıp ödeyemeyecekleri bir dağa dönüşür.
Dünyanın kontrolü Fabian ve arkadaşlarının eline geçmiştir artık. Herkes ‘bu sisteme son verilsin’ diyor gibidir ama aslında diyemiyordur.’

Çok kısa bir özetini iktibas ettiğimiz bu sistem aslında bir kurgudur. Lâkin ‘küresel ekonomi’ denilen soygun düzeni ve para sistemine çuvaldız batıran bir kurgu. Fakat işin özü gerçektir.

Bugün kripto para, dijital para, kâğıt para, mâdenî para veya adına ne denilirse denilsin altın gibi müşahhas varlıkların dışında her şeyin bir değer ifade etmediğini, değer olarak tarif edilen şeylerin sadece kaydî olduğunu hepimiz biliyor.

Biliyoruz ama kurulan kapanlardan da kurtulmak için yine çareyi Fabian’ın adamları veya onun eğittiği zihinlerden bekliyoruz. Oysa çâre belli. Değeri takdir olunanı yerine kendisinden değerli olanı ikame etmediğimiz müddetçe ne fâiz, ne enflasyon, ne devalüasyon denilen belalardan kurtulabiliriz.

Ayrıca ülkenizin adı Türkiye ise işiniz daha zordur. Sizi ısırmak için bekleşen bunca sırtlan karşısında, zayıf veya zayıflatılmış kaydî bir para ile mücadele edemezsiniz. Şahsen on yıla yakın bir zamandır Türk Lirasının altına eşitlenmesi/çıpalanması gerektiğini yazıp duruyoruz. Gelinen nokta bunun artık ertelenemez olduğunu gösteriyor.

Bu teklif ile neyi kast ettiğimizin detayları sayfalarımızda yer alıyor. Ancak sadece bir değer sabitlemesinden değil, altınınız kadar para basmaktan söz ediyoruz. Paranızın değerini yine diğer iktisâdî şartları yerine getirerek, Birinci Cihan Harbi öncesinde tüm devletlerin yaptığı gibi altına dönüştürmek… Karşılığı kadar altın stoklayarak altına denk kılmak... Altın karşılığı olan kâğıt ve mâdenî para başmak… Türkiye’nin bundan başka bir çıkış yolu kalmamıştır. Kalsa da kalamasa da en isabetli ve en güvenli yol budur!

Bunu başaran Erdoğan, hem ülkeyi kurtarır hem de 2023 ve 2024 seçimlerini de garantiler.

Vesselam!
Yorum Yap
Diğer İçerikler