Yediklerimizin içinde NE var?
Gazetesiz.com yazarı Metin Mustafa Akgün 'Yediklerimizin içinde N(E) var?' kitabını kaleme almış. Yazarı kıymetli değerlendirmeleri için teşekkür ederiz. İşte o değerlendirme:
30 Kasım 2012 17:51
Her gün yaşamsal olarak faaliyetlerimizi devam ettirmek için bir şeyler yiyoruz içiyoruz. Toplumca zararlı olanlarını hariç bırakarak (sigara,alkol gibi) normal yada yenilmesinde sakınca görülmeyen besinlerin aslında besin olmaktan nasıl çıkarıldığını yada sağlıksız hale hatta zararlı hale getirildiğini dikkatli bakmasak da artık sık sık görmekteyiz. Meyveler çabuk sararsın diye gazlanıyor sonra dayansın diye parafinleniyor. Paketli yiyecekler sanki bir şampuan gibi olmuş her yanı katkı maddeleri ile dolmuş durumda lezzetini artırmak ya da dayanıklılık katmak için. Üzerinde şekersiz diye yada doğal diye geçen meyve suları yada diğer içeceklerin aslında bir meyve ile pek bir bağlantısının kalmayıp endüstriyel bir sıvı haline getirildiğini görmekteyiz.
Zaman zaman gazetelerde ya da yayınlarda şu madde kanserojenmiş kodu da şuymuş gibi haberler okumaktayız. Ama bunlar giderek artıkça hem akılda tutmak hem de sakınmak zorlaşıyor. Tüm bunlar aslında söylenil daha fazla zarara sebep olmakta yaşantımız açısından.
Tam bu noktada derli toplu ve taşınabilecek formda hazırlanmış olan Gıda Hareketi Lideri Kemal Özer ‘in “Yediklerimizin İçinde N(E) Var?” isimli bu yeni kitabında, endüstriyel yiyeceklerin janjanlı paketlerinin üzerinde mini minnacık puntolarla yazılan E kodlu katkı maddelerini inceliyor. A’dan Z’ye tüm katkı maddelerinin hangi kaynaktan elde edildiğini, hangi tip yiyeceklerde kullanıldığını ve risklerini anlatıyor. Cebe girecek boyutta ama detaylı hazırlanan bu kitapta özetle yazar ”Beslenme, şefkatli anne ellerinden market raflarını ‘süsleyen’ sentetik gıdaların insafına terk edildiğinden beri sağlığımız da bozuldu. Gıda sektörü son derece rasyonel: Daha çok kazanmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Yiyeceklerin tabiî hallerine tahammül edemiyorlar! Çünkü bizim için sağlık demek olan bu tabiîlik onlar nezdinde pek ‘para’ etmiyor. Büyük üreticiler ve onların emrindeki mühendisler, gıdaların raf ömrünü mümkün olduğunca uzatmak, bozulmalarını engellemek, rengini cazip kılmak, tadını değiştirmek, hacmini artırmak için gece gündüz çalışıyorlar. Bu ‘yapay’ değişimi sağlamak için de ‘katkı maddeleri’ kullanıyorlar. Ama ‘küçük’ bir sorun var: Bu katkı maddeleri hem sağlığımızı, hem de insanlığın geleceğini çok ciddi şekilde tehdit ediyor.”diyor.
Artık alışverişe çıkarken bu yaşamsal kitabı da yanınıza alın. Yiyeceklerin etiketlerini dikkatlice okuyup, içindeki katkı maddesinin ne işe yaradığını (ya da hangi hastalıklara yol açtığını) bu kitaptan öğrenebilirsiniz. Ya da bunlara aldırmadan alışverişe devam edip bir gün hasta olduğunuzda neden diye sorma hakkından vazgeçebilirsiniz. Çünkü yediklerimiz bize ya iyi ediyor ya da hasta ediyor.
Seçim bizim bugün ya doğru yiyecekleri seçmek ya da yarın onlarca hastalıkla yüzleşmek!
Metin Mustafa Akgün, Gazetesiz.com yazarı 2012